23 Kasım 2008 Pazar

Anlatma Anlatamazsın

Ortalığa saçtıklarımız bunlar olmasın Kim ve ne için dağlara gidiyoruz? Ne var dağlarda? Oralarda bizi çeken ne var? Dağın zirvesine çıkınca elimize ne geçiyor?
Bu soruların cevaplarını vermeye çalışmayın. Bu soruların cevapları oldukça edebi çıkıyor ağızlardan ve bazı insanların kendilerini ikna için kullandıkları bu soruların yanıtlarının en ufak bir çılgınlık rengi bile yok. Kendi yaptıklarına övgü arayan sorular bunlar ve kendi ışıklarını taşımıyorlar. Etraftaki ışıkların yansımasından başka bir şey ihtiva etmeyen cevapları taşıyan bu sorulardan ziyade; aranacak başka cevaplara sahip başka sorular var. Nehrin dibindeki taşlara basıp, ayağımızı kesmemek için dibi görmemiz gerekir. Bunun içinde nehri berraklaştırmak lazım. Ama bu soruların yanıtları taşarı algılamamızdan ziyade yanlış taş yansımalarına neden oluyor. Yanlış yansımalar nehre girmemesi gerekenleri kendine çekiyor ye bu kişilerin bazılarındaki kesikler o kadar derin oluyor ki akan kanlar nehrin daha da bulanmasına neden oluyor. Bu kişiler başka nehirlerin geçişini arasınlar. Nasıl olsa bu aldatıcı yanıtlar yüzünden asla karşıya geçemeyecekler ve boşa kan kaybedip arkada kalanlarda anlamsız bakışlar yaratacaklar. Karşıya geçenler dağlarla fazla ilgilenmezler. Dağdayken kendileri ile ve gündelik hayatlarındaki sıkıntıları açıklayan sorularla boğuşurlar; dağla ilgili ve dağda olmakla ilgili soru yoktur ki yanıt arasınlar. Zaten, neden ilişki takıntıları ve beklentileri karşılama çabası olmadığı ile ilgili sorular üretmek neyimize gerek. Bu yüzden gündelik yaşamdaki ve yaşam dışındaki soruların yanıtlanması için; dışarıda, her şeyin dışında, beklenti taşıyan soruların bulunmadığı bir yer seçimi gayet normal karşılanmalıdır. Dağdaki tek can sıkıcı şey kendinizsinizdir, yanınızda taşıdığınız sorunlardır ye sorulardır. Neden buralarda duramıyoruz? Şehirde ye içindeki toplumun yaşam tarzında ne var da uzaklaşmaya çalışıyoruz? Gündelik yaşamımın içeriği ve kişiliğimin etkileri yüzünden neler yitiriyorum ve neler yitirtiyorum? Yaşam amacımız ne? Kendini aşmak nedir? İşte duygusal ve fiziksel taş kesiklerini önleyecek nehir aşım soruları bunlar olmalı. Bu sorular baştaki sorularla zıttır, parlayanlar ve berraklaştırıcılar bunlardır, tüm değerlerden noksan sorular bunlardır. En yakınları yakınındayken bile zihnen ve ruhen uzaklarda olan birisini dağlara götüren soruları yanıtlamaya çalışması; en baştaki edebi cevaplarla kol kola olan soruların tümünü yanıtlamaya yeter de artar bile. Yaşadıklarınızı ve yaşanılanları yorumlayarak başkalarına aktarın ki herkes nasiplensin. Ama edebiyat yapmayın. Yorumlarınız üzerine yaptığınız edebiyat kendinize kalsın ki bir erdem ışığı olsun sizlere... Erdemler ve yol gösterici ışıkları tarif edilemezdir, onun için kasmayın; onun için, boş anlatımlarla ortada dolanan ıvır zıvır olarak nitelenmelerini engelleyin. Yaşadıklarınızla ilgili aktarımlarınız, edebiyatınız değil üzerinizde taşıdığınız etkiler olsun. Unutmayın haritalarınıza ve tariflerinize göre gidenler sizinle aynı yolu takip etseler bile ayni şeyleri yaşayamazlar. Kendi geçmişlerinin ye geçmişlerindeki algı farklılıklarından dolayı o yoldaki sapkınlıklarınızı, delice kahkahalarınızı, bunalımlarınızı ve çözülümlerinizi elde edemezler. Onun için zaferlerinizi ye yenilgilerinizi kimseyle ve dünyevi hiçbir şey ile paylaşamaz, karşılaştıramaz ve bunları tekrarlayamazsınız. Onun için size ait zafer ve yenilgilerinizi isteseniz de istemeseniz de taşımakla mükellef olursunuz. Bu ikisinin (zafer ve yenilginin) bittiği yer dağdır, başladığı veya başlattığınız yerin dağla en ufak bir ilgisi yoktur. Ancak bunun adına dağcılık denebilir. Dağcılık bu yüzden dağda başlamaz.



Serhat ÖZEL (Takoz Dergisi Sayı:19)

Hiç yorum yok: